Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

30 Ağustos 2012 Perşembe

Olmadı Be Abi...

 Bu pankartın tadını çıkarmak çok isterdim.Alex vursaydı yada Sow destekli vurabilseydi;çok farklı şeyler yazıyor olabilirdim buraya.Dikan da hayatının maçını oynadı.En kötüsü maçın başında yenilen erken gol oldu.Bütün planlar alt üst oldu.Gole ihtiyacımız olan maçlarda nedense hep böyle oluyor.Maça büyük bir iştah ve istekle başlanıyor fakat rakip kontradan bir anda öne geçiyor.Maça biraz daha tedbirli başlayarak,rakibi ölçebilirdik gibi me geliyor.2 sene önce Bienvenu de Young Boys formasıyla buna benzer bir gol atmıştı.Hücuma çıkarken kaptırılan toplar başımıza hep bela oluyor.Rakibimizin en büyük silahı Emenike,Ari ve McGeady gibi kontra silahlarıının olmasıydı.Maçın başında bizi bu silahlarla vurdular.Daha sonra Ari sakatlandı,Emenike zaten kafa olarak bitik.McGeady'de kayboldu gitti sonraları,zaten formsuz günler geçiriyor.Meydan tamamen Fenerbahçe'ye kaldı.Insaurralde ve Suchy ikilisinin henüz ikinci maçları olmasına rağmen Moskova defansı iyi direndi.Hatta Suchy ileriye çıkıp gol bile aradı ve çokta yaklaştı.İlk yarıda yenilen erken golden sonra yapılan bilinçsiz ataklardan sonra, ikinci yarı daha organize olduk.Fakat Selçuk orta sahada çok sırıttı.Oyunda kaldığı süre içinde sahanın en kötüsüydü.Vaslui rövanşından sonra oynadığı maçlarda iyiydi aslında.Yaptığı pas hatalarıyla taraftarları kahretti.Kötü oynadığı içinde ıslıklandı.Daha sonra yerine Alex'in girmesinden sonra Fenerbahçe tam olarak oyunu rakip sahaya yıkmayı başardı.Fakat gereken gol ve goller bir türlü gelemedi.Böyle hücum olarak yoğun geçecek bir maça Ofansif yönü Selçuğa göre çok daha kuvvetli olan Baroni'yle başlanabilirdi.Spartak sahaya defans yapmak için çıkmıştı.Gökhan Gönül'ün bindirmelerini göz önüne alarak karşısına iki tane bek koymuşlardı.Orta sahada sertliği sağlamak için De Zeeuw'la başlamıştı Emery.Tek amacı kontradan yada baskı sonucu kapılan toplarla ani atak yapmaktı.Fenerbahçe'yi çok iyi çalışmışlardı.Biz onları bu kadar çalışmadık bence.Geç yapılan veya yapılmayan transferlerden dolayı suçu yönetime de atabiliriz.Oyuncu seçimlerinden dolayı hocaya da atabiliriz.Takım içinde huzur bozuldu diye Alex'e bile yüklenebiliriz.Benim görüşüm başarı bir bütün olarak kazanılır,başarısızlıkta bir bütün olarak başa gelir.Önümüzde Parası ve prestiji az, fakat anlamı ve kazancı önemli bir Avrupa arenası var.Şampiyonlar ligi kalitesinde birçok takım var.Marsilya,Liverpool,İnter,Psv,Tottenham,Atletico Madrid,Bayer Leverkusen ve bu ayarda daha birçok takım.Takım ve Ülke puanı için, her maçın ve puanın çok önemi var.Fenerbahçe kadrosu bir takviyeyle Final adı geçen bir tura kalabilecek güçte.Her şeyden önce önemsemek ve kafa yormak gerekiyor.Saydığım önemli takımların bazıları hiç önemsemiyor bu kupayı.Bu bir fırsattır.Aykut Hoca'da bunu çok iyi biliyor.Olası bir başarı hem puan olarak,hem reklam olarak, hem de prestij açısından çok iyi olur.Yolun açık olsun Fenerbahçe.Her bitiş, bir başlangıçtır...

26 Ağustos 2012 Pazar

Sahaya Girme Saçmalığı!

 Hemen hemen her önemli maçta başımıza gelen bir şey oldu, sahaya atlayıp abuk subuk koşmak.Ardından 10 tane güvenlik görevlisinin peşinden koşup yakalayamaması vs vs.İşin ilginç tarafı da; güvenlik görevlilerinin ayağında kundura olması.
 Dün oynanan Fenerbahçe-Gaziantepspor maçında da bir ilk yaşandı ve bir bayan taraftar sahaya atladı.O taraftar bir şekilde yakalandı ve saha dışına çıkarıldı.Buraya kadar her şey güzel fakat,gerekli cezayı aldı mı? bir daha statlara girebilecek mi?
 Ben cevabını veriyim, 2 hafta sonra oynanacak Mersin İdman Yurdu maçında yine tribünde olacak.Caydırıcılığı olmadığı sürece bu görüntüler hep yaşanacaktır.

 Buna benzer bir örnek 10 gün önce oynanan Almanya-Arjantin maçında yaşandı.Sahaya bir Türk gurbetçi atladı ve, Messi'nin elini sıktı.Daha sonra usulca saha dışına alındı.Bild'e verdiği röportajda görevlinin kendisine:"umarım eğlenmişsindir,çünkü bu son maçındı" demiş.İşte aradaki fark bu.Önemli olan yasa çıkartmak değil; o yasayı uygulayabilmek.

İşte o görüntüler:

24 Ağustos 2012 Cuma

Alex'in "EN"leri


O gerçek bir Fenerbahçe efsanesi oldu artık.Bazıları tarafından ne kadar karalanmaya çalışılırsa da çalışılsın Alex hep kalbimizde olacak,bugünde yarında.O Alex Quiz programında verdiği ilginç cevaplarla dikkat çekti. Gökhan Gönül'ü en tembel futbolcu olarak tanımlayan Brezilyalı, Lugano için de en yeteneksiz oyuncu dedi.Keyifli ve eğlenceli bir soru-cevap tufanı olmuş.Çok zevk aldım okurken.

İşte Alex'in cevapları;

UNUTAMADIĞIN GOL

En unutamadığım gol, Galatasaray’a attığım kafa golüydü. Arena’daki ilk derbiydi. Ligde de derbiler arasında en unutamadığım golüm bu oldu.

Avrupa: Kadıköy’de CSKA'ya attığım gol benim için Avrupa’da attığım en unutulmaz goldü. Fenerbahçe’nin gruptan çıkmak için bu maçı almaya ihtiyacı vardı ve bu bize kazanma gücü verdi.

Frikik: Galatasaray’a karşı oynadığımız kupa maçında son dakikalarda güzel ve önemli bir frikik golü atmıştım.

EN GÜZEL ASİST

Aynı CSKA maçında, Uğur Boral’ın attığı golde bana göre en unutulmaz asistimi yapmıştım.

UNUTAMADIĞIN MAÇ

Unutamadığım çok maç var ama birini seçmek gerekirse sanırım yine CSKA maçını seçerim. Fenerbahçe için de çok önemli ve çok büyük bir maçtı.

EN SEVİNDİĞİN MAÇ

Beni en çok mutlu eden maç, Galatasaray ile TT Arena’da oynadığımız ilk maçtı. Bu maç benim için çok şey ifade ediyor. Oradaki ilk derbiydi. Önce yenik duruma düştük ama sonra bu maçı kazanmayı başardık.

EN KÖTÜ OYNADIĞIN MAÇ

Kötü oynadığımı düşündüğüm bir sürü maç var. Ama benim için en zor maç, Kadıköy’de oynadığımız Beşiktaş derbisiydi. Eşim hastahanedeydi, ameliyat oluyordu. Bu yüzden oyuna konsantrasyonumu sağlamakta zorluk çekiyordum.

EN İYİ OYNADIĞIN MAÇ

Tabi iyi oynadığım maçlar da oldu. Hatırladığım kadarıyla İnönü’de oynadığımız, benim 3 gole imza attığım Beşiktaş derbisi, benim için en iyi geçen maçtı.

EN ANLAMLI MAÇ

Fenerbahçe formasıyla çıktığım en anlamlı maç, yine CSKA maçıydı. O maç çok şey ifade ediyordu. O gün, takımın mutlaka yenmesi gerekiyordu. Geriye düştük, sonra maçı döndürdük ve kazanmayı başardık. Ben güzel bir gol attım. Fenerbahçe’nin gruptan çıkamayacağı bir durumu tersine çevirip gruptan çıkmayı başardık.

EN ÜZÜLDÜĞÜN MAÇ

Trabzon maçı. 10-15 gol pozisyonu yakaladık ama hiçbirini gole çeviremedik. Maç yenilgiyle sonuçlandı ve şampiyonluğu Kadıköy’de kaçırdık.

EN ÇOK ETKİLENDİĞİN STAT

Kadıköy beni oldukça etkiliyor. Taraftar mükemmel. Kendi sahamız dışındaysa en çok etkilendiğim stat İnönü. Orada atmosfer, her zaman çok güzel.

İDOLÜN

İdolüm Zico. Ben 35 yaşındayım. Bence benim yaşımdaki 10 oyuncudan 1’i mutlaka Zico’yu idolü olarak görüyordur. Flamengo takımının bir parçası oldu, 82 yılında milli takımın bir parçası oldu, kesinlikle mükemmeldi. 86’da yine milli takımdaydı. Dizinde bir problem olmasına rağmen bunu hiç sorun etmeden mükemmel bir performans sergiledi. Saha dışında, insan olarak, aile babası olarak her zaman kusursuz bir insan oldu. Burada 2 yıl Zico ile birlikte çalışma şansım oldu. Ona çok saygı duyuyorum. Her zaman bir idol olarak kalacak.

EN İYİ ANLAŞTIĞIN FUTBOLCU (BUGÜNE KADAR FENERBAHÇE’DE BİRLİKTE OYNADIKLARINIZ ARASINDA)

Bugüne kadar takımda birlikte oynamaktan zevk aldığım birçok takım arkadaşım oldu. Ama Pierre benim için hep başka oldu. Saha içinde ve dışında çok iyi anlaşıyorduk. Beni tamamlayan bir oyuncuydu, bana çok yardımcı oldu. Ne yazık ki birlikte çok az bir zaman geçirebildik.

TANIDIĞIN EN İYİ TEKNİK ADAM

Luxemburgo. Her zaman detaylara önem veren biri..olan biten herşeyle yakından ilgilenir. Bir teknik adam olmanın dışında bir öğretmen gibi. İyi motive ediyor, karşılaştığınız zorluklarda size yardımcı oluyor,size yol gösteriyor. Ben büyük teknik adamlarla çalıştım ama onun gibisini bir daha bulabileceğimi sanmıyorum.

TANIDIĞIN EN KÖTÜ TEKNİK ADAM

Tanıdığım bir kaç kötü teknik adam var. Sahaya gelip 1-2 saat antrenman yaptırıp gidiyorlar. Vakit geçirmek için sahada bulunuyor, hiç bir şey hakkında endişelenmiyorlar. Bir kaç tane tanıyorum ancak isim veremeyeceğim çünkü ne yazık ki hala çalışıyorlar.

TEKNİK DİREKTÖR İDOLÜN

Teknik direktör olarak idolüm, uzun zaman önce aramızdan ayrılan, birçok ekibi çalıştırmış olan Enio Andrade.

EN İYİ GOLCÜ

Ronaldo Nazario. O bir fenomen. Oyununa şahit olduğum en iyi golcü o. Çok az hata yapıyor. Onunla oynama şansı buldum ve tanıdığım en iyi golcü olduğunu düşünüyorum.

EN BEĞENDİĞİN FUTBOLCU

Şu anda Iniesta. Aslında Messi’yi de söyleyebilirim ama o zaten bir başka dünyada. Bizim gezegenimizde olan normal futbolcular arasından birisini söylemek gerekirse, Iniesta…

EN İYİ KALECİ

Gördüğüm en iyi kaleci Taffarel’di. Ama birlikte oynadıklarım arasından Volkan’ı söyleyebilirim ve Palmeiras’ta birlikte oynadığım Marcus var. Volkan da çok kaliteli bir kaleci ama Taffarel gerçekten kusursuz, mükemmel diyebilirim.

EN KÖTÜ KALECİ

İyi olmayan birçok kaleciyle aynı takımda bulundum. İsmi Renato olan bir kaleci vardı, gerçekten tüm hareketlerinde, reflekslerinde zorluk yaşıyordu. Ama buna rağmen Coritiba’da uzun yıllar oynadı.

EN SEVDİĞİN HAKEM

Ben maç esnasında kendini olabildiğince az ortaya koyan hakemleri seviyorum. Hakem, maçın en önemli parçası olmamalı hiç bir zaman. Özel bir isim, belirli bir isim verebileceğimi sanmıyorum.

EN SEVMEDİĞİN HAKEM

Birçok sevmediğim hakem var. Az önce söylediklerimin tersi de geçerli, maç ortasında kendini öne çıkarmaya çalışan hakemleri sevmiyorum. Sanırım burada, Türkiye’de en sevmediğim şeylerden biri de bu. Hakemler maç esnasında kendilerini çok fazla ortaya koyuyorlar. Ama şunu anlamaları gerekiyor ki, o maçı oynayan, o maçı muhteşem kılan futbolculardır, hakemler değil.

EN YETENEKLİ FUTBOLCU

Yakından gördüklerim arasında Ronaldinho Gaucho. Onunla küçüklükten beri, 14-15 yaşından beri Brezilya milli takımında uzun seneleri birlikte geçirdik. İyi bir oyuncunun sahip olması gereken herşeye sahip.

EN YETENEKSİZ FUTBOLCU

Bugüne kadar gördüğüm en yeteneksiz futbolcu, Lugano. Lugano da bunu biliyor ve söylüyor zaten. Top ayağına geldiğinde yeteneğinin yetersiz kalmasından dolayı en çok zorluk yaşadığına yakından tanık olduğum futbolcu, o.

EN ÇALIŞKAN FUTBOLCU

Yine Lugano. Yeteneksiz olmasına rağmen 18 yıllık futbol kariyerimde gördüğüm en çok çalışan futbolcu o. Teknik olarak yetersiz olduğunu bildiği için, fizik olarak güçlü olmak adına herkesten daha çok antrenman yapıyor.

EN TEMBEL FUTBOLCU

Gökhan Gönül. Fizik olarak çok güçlü çok kaliteli bir futbolcu. 6 yıldır aynı takımda birlikte çalışıyoruz ama ben daha bir kez onun takımla birlikte yaptığımız antrenmanlar sonrası sahada kalıp da tek başına çalıştığını, ekstra bir çaba sarfettiğini görmedim. Kapasitesi oldukça fazla, biraz çalışsa bugün çok daha iyi bir oyuncu olabilirdi.

SENİ EN COK ZORLAYAN FUTBOLCU

Türkiye’de beni zorlayan, markaj yapan çok fazla futbolcu var. Burada futbol güce ve markaja dayalı. Ama isim olarak vermek gerekirse, şu an aklıma gelen, hatırladığım bir isim yok.

EN İYİ ŞARKI SÖYLEYEN

Uğur Boral. Birçok kez onu dinleme şansım oldu.24 saat şarkı söylüyor. Şarkı söylemeyi çok seven biri, ve aynı zamanda çok da iyi söylüyor.

EN KÖTÜ ŞARKI SÖYLEYEN

En kötü şarkı söyleyen, tabii ki Deivid. Kekemeler iyi şarkı söylediklerini düşünür ama Deivid’de bu böyle olmadı. Şarkı söylemeyi çok seviyor ama Çok kötü şarkı söylüyor.

EN FAZLA YEMEK YİYEN

Lugano. Hatta bir deftere sevdiği yemekleri, en iyi yemek yapan yerleri not ediyor. Gittiği her ülkede yemek yediği en iyi yerler listesinde var.

EN FAZLA DUŞTA KALAN

Bunu bilmek çok zor çünkü tesislerde olduğumuzda zaten herkes antrenmanlardan sonra kendi odasına gidiyor. Orada banyo yapıyor. Maçlardaysa zaten her zaman hızlı oluyor duşlar. Bunu bilmek, bu konuda yorum yapmak çok zor.

EN BONKÖR

Tanıdığım futbolcular her zaman paralarını daha iyi bir yaşam sürmek için harcıyorlar. Ben hiç dışarı çıkıp, paralarını savuran başkaları için harcayan bir futbolcu arkadaşımı görmedim.

EN CİMRİ

Kesinlikle Lugano! Lugano kazandığı paranın abartısız %98’ini eminim ki saklayıp biriktirebiliyordur, çünkü neredeyse hiç para harcamıyor.

(Samet Lugano’nun kendi quiz’inde en bonkör futbolcu olduğunu söylediğini söylüyor.

- Tabii ki, olabilir, ama yalnızca kendi ailesi ve arkadaşları için. Onun dışında bir başka kişi için, ben hiç bir zaman bir bonkörlüğünü görmedim.

EN ÇOK KONUŞAN

Özer! Tanıdığım en çok konuşan insan. Neredeyse uyurken bile konuşuyor.

EN AZ KONUŞAN

Zafer Biryol. 2 yıl boyunca Fenerbahçe’de bizimle beraber oynadı ancak bizimle konuştuğu 2 gününü dahi hatırlamıyorum. En az konuşan futbolcu Zafer’di.

EN DOĞRUCU FUTBOLCU

Türkiye’de aklıma gelen herhangi bir isim yok ancak Brezilya’dan Cesar Sampaio’nun adını verebilirim. Kendisi İspanya’da oynadı, Brezilya milli takımında oynadı. Onun her zaman her söylediğine inanabilirsiniz, her zaman doğruları söyler. Ancak Türkiye’de aklıma gelen böyle bir isim yok.

EN ABARTAN

Serhat Akın. O her zaman bir şey anlatırken ben çok abarttığını düşünürüm. Örnek olarak, aldığı şeylerin fiyatlarını verebilirim. Bir şeyin fiyatını söylerken hep abartır. Mesela 100 liraya aldığı bir şeyi 150-200 liraya aldım diye anlatır. Yani ben ona pek inanmam, belki fiyat konusunda yanılıyor da olabilir, yanlış hatırlıyor olabilir ama genel olarak her şeyi abartarak anlatan bir isim.

EN ŞIK GİYİNEN

Appiah ve Emre Belözoğlu

EN KÖTÜ GİYİNEN

Lugano. Lugano giyimine çok dikkat etmez. Mesela bir marka ona sponsor olduysa ya da ona kıyafetler verirse, sene boyunca yalnızca o kıyafetleri giyer. Eğer böyle bir durum olmazsa da rahatça 2-3 sene önceki kıyafetlerini tekrar tekrar giyebilir.

EN GADDAR FUTBOLCU

Rieto ? (Ankaragücünden Eskişehire gitmiş ortasaha) Türkiye’de onun olduğu takıma karşı oynadığım her maçta vücudumda mutlaka en az 1-2 tane iz bırakır. Onunla girdiğimiz her mücadelenin izleri vücudumda bulunur. Toplamda yalnızca bu adamın vücudumda bıraktığı en az 7-8 kalıcı iz bulunuyor.

EN YUMUŞAK FUTBOLCU

En sakin futbolcu Galatasaray’dan Selçuk İnan. Çok iyi, kaliteli bir insan ve kaliteli bir oyuncu. Saha içerisinde hiç bir ters müdahalesi yok. Hiç kavga ettiğini görmedim. Faul yapsa bile mutlaka özür diliyor. Her şeyi kavgaya döken, hep kavga eden futbolcuların tam tersi.

LAKABIN

Bir sürü lakabım var. Koca kafa, koca ağız, koca dudak.. Kimin söylediğine göre değişiyor.

EN SEVDİĞİN YEMEK

Feijoada.

Feijoada nedir?

Feijoada bir yemek olmanın dışında aslında bir kültürü de temsil ediyor. Brezilya, Portekizliler tarafından sömürge altına alındığında orada yalnızca Kızılderililer vardı. Kimse Avrupalılar için çalışmak istemiyordu. Bu yüzden Avrupalılar'ın, çalıştırmak için Afrika’dan siyahileri getirmesi gerekti. Onlara yalnızca domuz eti ve siyah fasulyeden yapılan bu yemeği veriyorlardı. O siyahiler, Brezilya kültürünü etkilediler. Tabi bu kültürün başlangıcından, 200 sene öncesinden bahsediyorum. Siyahiler daha sonra yaptıkları partilerde bu yemeği yemeye başladılar, yanında bir muz ya da bir elmayla beraber... Tabi, sonra bugüne kadar bu yemek değiştirildi, geliştirildi. Ama temelinde siyah fasülye ve domuz eti var. İçine farklı bir çok malzeme de koyabilirsiniz, ama eğer Feijoada’nın temelinden bahsediyorsanız, yalnızca siyah fasülye ve domut eti...

Bir Türk yemeği?

Çok az Türk yemeği yiyorum. Yediğim zaman, Pide Lahmacun gibi şeyler yiyorum, onları seviyorum. Aslında türk tatlılarının inanılmaz lezzetli olduğunu düşünüyorum ama onları da her zaman yiyemiyorum. Çünkü tatlının fazlası genelde zararlı oluyor ve ben de dikkat etmek zorundayım.

EN SEVDİĞİN FİLM

The Godfather

EN BEĞENDİĞİN AKTÖR

Al Pacino.

EN BEĞENDİĞİN ŞARKICI

En beğendiğim şarkıcı, Reinaldo.

EN BEĞENDİĞİN ŞEHİR

Curitiba

FUTBOLDAN İLK KAZANDIĞIN PARA İLE NE ALDIN

1995 yılında kazandığım ilk para ile aileme ev aldım. Çünkü bence hayatta en kötü şeylerden biri, bütün bir ay o parayı bir başkasına vermek için çalışmak. Kalacağınız ev için bir başkasına para ödüyorsunuz ve bunu yapabilmek için çalışıyorsunuz. Ailemin daha fazla böyle bir durumda kalmaması için ilk kazandığım parayla onlara bir ev aldım.

EN SEVDİĞİN ÇİZGİ FİLM KAHRAMANI

Winnie the Pooh. En çok onu seviyorum.

FELİPE'NİN FUTBOLCU OLMASINI İSTER MİYDİN?

Daha bunu söylemek için çok erken. Ama tabii ki bu kararı verecek kişi zaten kendisi. Eğer futbolcu olacak kadar yeteneği varsa, zaten hiç bir problem olmaz.

17 Ağustos 2012 Cuma

Süper Lig'in yeni ekiplerinin transfer politikaları



 Her takım Süper Lige çıkınca değişik stratejiler uyguluyor. Kimi takımı sıfırlayıp baştan yapıyor ki, böyle takımların sayısı çok. Kimi de takımdaki mihenk taşlarını oynatmadan ufak takviyelerle istikrarı sağlamaya çalışıyor. Örnek olarak 2 sene önce Süper Lige çıkan Bucaspor ve Karabükspor var mesela.Bucaspor 1. ligdeki birçok oyuncusunu göndererek yerlerine yerli ve yabancı bir çok transfer yaparak isim olarak hoş fakat esasında toplama bir takım yaptı. Yabancılar başta olmak üzere çok kariyerli oyuncular vardı ama o ruh oluşturulamadı ve takım küme düştü. Diğer yandan Karabükspor ise, tarihinde 2. kez çıktığı Süper Ligde daha farklı bir transfer politikası uyguladı. Öncelikle takımın omurgasını bozmadılar.Cernat,Tomic,Seric gibi önemli isimlerle takviye yaptılar, yerli olarak yapılan ufak rütuşlarla iskelet ve takım ruhu bozulmadı.Lig sonunda Karabükspor bu sistemin meyvesini toplayarak ligde kalmayı başardı. Bir sonraki sezon en önemli oyuncusu Emenike'yi kaybetmesine karşın, ruh korunarak ligde yine kalıcı olundu. Yücel İldiz'in gidişinden sonra, Bülent Korkmaz'la yakalanan başarılarda önemli etken oldu.

 Gelelim geçen sezona; Samsunspor çarpıyor gözüme, çok iyi isimlerle dolu, sansasyonel transferlerle iyi bir takım kurdular. Bahia, Fink, Bance hatta Gekas gibi önemli isimleri getirdiler takıma. Takımdaki büyük değişim ve istikrarsızlık düşmelerine sebep oldu. Transferde de önemli hatalar yaptılar. Takımı Süper Lige çıkaran Hüseyin Kalpar'ı yollayarak yerine Hem Pasaport olarak yabancı hem de lige yabancı Petkovic'i getirdiler ki bu onların sonu oldu. Mersin'de hemen hemen aynı hataları yaptı, Nurullah Sağlam'ı takımda tutmaları onların ligde kalmalarını sağladı.Farklı bir taraftan bakarsak Karabük, Emenike'yle birlikte çıkmış, Mersin Boum'la birlikte çıkmış.Aynı hocalarla devam ederek de ruhu korumuşlar. Transferde de en az hata yapan kalıcı olmayı başarıyor. Oyuncuları geçmişlerine bakarak değil de, geleceklerini görerek transfer ettiğiniz sürece başarılı olursunuz.

 Bu sezon da, diğer iki sezona yakın geçecek gibi gözüküyor, yeni çıkan takımlarının penceresinden bakarsak. İskeleti değiştirmeyerek ufak takviyeler yapan takım Akhisar gibi gözüküyor. Aynı zamanda Hocayı da takımda tuttular. Diğer yandan Bruno ve Bikoko gibi başarıya aç golcüler transfer ettiler.Tecrübeli Emin ve Sonko ile daha da güçlü oldular. Defansta Çağdaş ve Sonko liderlik yapacaktır. Geçen sezon takımın en önemli ismi Sertan takımda kaldı mesela. Bunlar iskeleti korumak adına güzel şeyler.En büyük handikapları stat ve seyirci olacak. Çoğu kişinin düşer gözüyle baktığı Akhisar; eğer ruhu yakalayabilirse kalıcı olacaktır. Stat faktörü, çok belirgin bir şekilde etkileyecektir onları. Ligin diğer iki ekibi Elazığ ve Kasımpaşa takımı hemen hemen yeniledi.Özellikle Kasımpaşa takımı baştan yarattı. Geçmiş senelerde bunun örneklerini çok gördük. Genelde kötü sonuçlandı. Kadroları iyi fakat takım ruhunu yakalamak ve takımı oturtmak gerekiyor. Eğer bunları yapabilirlerse başarılı olurlar ki bu çok zor. Yapamazlarsa sonları dibe vurmak olur. Elazığ, Kasımpaşa'ya nazaran biraz daha iyi bu konuda. Takımın başında Bülent Uygun gibi tecrübeli bir hocanın olması büyük şans. Kaliteli transferler yaptılar. Taraftarda takımın arkasında ama maçların bir bölümünün İzmir'de oynanacak olması bir handikap. Ayrıca Takımdaki oyuncuların çoğu değişti. Ellerine iyi, bir o kadar da yeni bir kadro var. Takım havası yakalanırsa ses getirebilirler. İşin en zor kısmı da bu zaten. Önümüzdeki periyotlarda kimin haklı, kimin haksız olduğunu göreceğiz...

16 Ağustos 2012 Perşembe

"El Chino" Bıraktığı yerden...





 Yıllarca İnter'de döktüren efsane Uruguay'lı, ülkesinde şova devam ediyor.Lakabı "El Chino" , yani Çinli olan efsane solak frikik golleri başta olmak üzere, Nacional forması altında, attığı gollerle, kendisini hatırlatmaya devam ediyor.Artık 36 yaşına gelen Recoba, futbolu ne zaman bırakacak bilmiyorum ama böyle gayet iyi gibi.İşte "El Chino"nun eskisiyle, yenisiyle güzel golleri...
                                                
                                                                          Eskilerde

                                                                     
                                                                      Şimdilerde

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Olay Adam; Cristian Baroni

  Nereden başlasam bilemiyorum.Geçen sezon o kadar değişik maçlar çıkardı ki, adeta gönülleri fethetti.Şimdi ise Emre'nin yokluğunda kayıpları oynuyor.Yan pas yapmaya bile aciz.Varlığıyla yokluğu bir gibi sanki.Vaslui maçında, Selçuk Şahin olmasa sonumuz ne olurdu bilmem.Selçuk hayatının topunu oynadı, Vaslui rövanş maçında.Bizim Cristian yine yoktu ortalıkta.Fazla kiloyla da gelmedi, eskiden Andre Santos 10 kilo fazlayla gelirdi.Bu adamda başka birşeyler var.Öncelikle çok kırılgan,gerekli sertliği gösteremiyor,fizik gücü yerlerde,Mehmet Topal'la iki yabancı gibiler.Birbirleriyle alakaları yok,Ayrıca defansa top almaya Baroni geliyor, hatta bazen de Alex geliyor alıyor çaresizlikten.Tüm bunlar yaşanırken Topal orta sahanın ortasında bakınıyor.Halbuki bu işi onun yapması gerekiyor.Aykut Hocanın artık bazı şeyleri görüp uygulama yapması gerekiyor.Mesela Cristian'da çok ısrar ediyor, onun yerine genç Salih'i veya Sezer'i deneyebilir.Formsuz Cristian'da ısrar etmeye devam ederse, Rusya'dan mutsuz döneriz gibi gözüküyor.Orta sahada kimse sorumluluk almıyor,defanstan Bekir çıkıyor topla birlikte orta sahaya kadar,çıkışlarda çok top kaybı yapılıyor.Çıkışlarda yapılan bu hatalar pozisyon olarak geri dönüyor.Hücumdaki elemanlar yeterince beslenemiyor maalesef.

 Hücum hattında dünya yıldızları olsa ne yazar, orta sahan top yapmadıkça.Pasa dayalı oyun hep defansta kalıyor,orta saha geçilemeden top rakibe kaptırılıyor.Bu takımda Emre çok aranıyor.Sertliğiyle,ateşleyici gücüyle,agresif futboluyla,takımı sırtlayıp hücuma çıkartmasıyla vs vs. Mehmet Topal'a defansif sorumluluğu yükleyip, yanına iki yönlü bir orta saha alınsa çok daha güzel şeyler olabilirdi.Cristian'lı Fenerbahçe, 10 kişi kalan Galatasaray'a baskı kurmayı bırakın, atak bile zor yaptı ki, gol bile yedi.Aykut Hoca,Cristian'nın geçen sezon sonlarına doğru gösterdiği performansa çok güveniyor.O da sahada olup biten her şeyi çok net görüyor.Bile bile 10 kişi kalıyoruz Cristian ısrarı yüzünden.Onun yerine Mehmet Topuz bile oynasa; hiç değilse sağa sola basar,koşar,adam kovalar; bir şeyler yapar yani.Gamsız gamsız yürümez sahada.Hücuma dönük oynadığında çok başarılı oluyor Cristian, o konuda hakkını verelim.Bu sene formsuz olduğu için onuda yapamıyor.Defansta da sıfır olunca hiç çekilmiyor.Çok seviyorum oyun tarzını ve hareketlerini orası ayrı.Geçen sezon başlarında takımdan ayrılmak için çektiği video, hiç hoş olmamıştı ama.Geçen sezonki performansından dolayı çoğu taraftar yutmuştu o olayı.Bakalım nereye kadar devam edecek.4-3-3 ün hücum yükünü çok iyi çeker fakat, 4-2-3-1 de hiç çekilmiyor.Umarım gerekli transfer, hamle, uygulama yapılır...

12 Ağustos 2012 Pazar

Gittiği Her Takımı Şampiyon Yapan Adam


 PSG ile ilk resmi maçında 2 gol atan İbrahimovic geleneği bozmadı. Daha önce Juventus, İnter ve Barcelona ile çıktığı ilk maçlarda da golünü atmayı başarmıştı. Yüksek fiziğine rağmen çok yetenekli. Vücudu Ağır olmasına rağmen oyun zekası sayesinde bir çok işi yapabiliyor. Dünya'da ilk 10 dadır en kötü. Böyle büyük fizikli olup ta bu kadar yetenekli kaç tane futbolcu vardır bilmem. Ligue 1 deki ilk maçından sonra, "daha %40 hazırım" dedi. %100 hazır olduğunda neler neler yapar merakla bekliyorum. Bu sene Ligue 1 de gol kralı olur kesinlikle. PSG'yi şampiyon yapar. En az 10 tane jeneriklik gol atar.E daha ne olsun. Oynadığı her takımı şampiyon yapan bir adamdan bahsediyoruz. Müthiş yeteneklere sahip. Öncelikle çok güçlüdür, sağ ayağı panzer gibi, topuğunu harika kullanır, iyi çalım atar, tekniktir, fırsatçıdır... Bir forvet oyuncusunda olması gereken her özellik vardır kendisinde. Ekstra yetenekler de cabası.Hollanda'da Ajax'la, İtalya'da Sırasıyla Juventus,İnter ve Milan formalarıyla ve İspanya'da Barcelona formasıyla şampiyonluklar yaşadığı.

 Değişik bir hayat hikayesi var.Boşnak olan müslüman Babası İsveç'e göç ediyor.İsveç'te, Hırvat olan hristiyan Anne'siyle tanışıp evleniyor.Bu birlikteliğin meyvesi İbra oluyor.6 yaşında ayağına top veriyorlar ve İbra top oynamaya başlıyor.Amatör olarak Malmö B de futbol oynamaya başlıyor daha sonra.4-0 mağlup durumdayken devre arası girip 8 gol atıyor.Daha sonraları ise, 15 yaşına geldiğinde futbolu bırakarak deniz kıyısında rıhtımda çalışmaya başlıyor.Hocası tarafından tekrar futbola dönmeye ikna ediliyor.1996'da Malmö ile ilk kontratını imzalıyor.Futbol oynamak için üniversiteyi bırakıyor.Malmö ile küme düşüyor.Daha sonra Arsenal ile antrenmanlara da çıkmış fakat geri dönmüştür.Malmö'yü tekrar 1. lige çıkardı.2001'de Hollanda devi Ajax'a transfer olarak yurt dışına ilk atılımı yapmış oldu.
 İbrahimoviç din baskısı çekmemesine rağmen müslümandır.Bosna Hersek ve Hırvatistan milli takımını seçme şansı varken, O İsveç'i seçmiştir.Biraz El loco'dur ama iyi adamdır.Değeri futbolu bırakınca daha iyi anlaşılacaktır...

Zlatan İbrahimovic: "Mucize yaratamam ama hep deniyorum"



10 Ağustos 2012 Cuma

Sivasspor Yeni Sezon Analizi


 Sivasspor Geçen sezonu 7. sırada bitirdi ve Avrupa'nın dışında kaldı. Geçen sezona göre daha derin ve oturmuş bir kadro var ellerinde. Şüphesiz bu sezon da futbollarıyla izleyenleri mest edeceklerdir. Geçen sezon Türkiye Kupasında çeyrek finalde Bursaspor'a elendiler. Oradan da Avrupa'ya uzanamadılar. Ellerinde iyi bir kadro var. En önemlisi ise takımdaki taşları oynatmamaları. Kilit isimleri takımda tutarak önemli bir iş yaptılar. Rıza Çalımbay'ın takımda kalması da çok önemliydi.İki tarafında kanı birbirine çok iyi uyuşuyor. Olası bir ayrılık iyi olmazdı. Sivasspor yaz döneminde üç tane hazırlık maçı yaptı. Romen ekibi Viitorul Constanta ile golsüz berabere kaldılar ilk önce. Daha sonra Nürnberg'e 5-0, Monaco'ya 2-0 yenildiler. Bu maçlar ölçü değil tabi ki. Gerekli transferlerin de geç yapılması büyük etkendi bu sonuçlarda. Sivasspor her zamanki gibi Yukarılarda olacaktır bu sezon. Geçen sezonun en renkli takımlarının başında geliyordu Sivasspor. Her zaman golü düşünen oyun anlayışlarıyla bize bol gollü ve zevkli maçlar izlettirdiler. Sezona damga vuran oyuncu şüphesiz Erman Kılıç'tı. İ.B.B. spordaki üst düzey oyununu Sivas'ta da devam ettirdi. Geçen sezon takımını sırtlayan isimdi.Milli takımın kapısına kadar dayandı. Uzaktan attığı şutlar ve bire birdeki yeteneğiyle izleyenleri kendisine hayran bıraktı.

 Gol yollarında sıkıntı çekmeyen Sivasspor defansta zaman zaman problemler yaşadı. Devre arası takıma dahil olan Jan Rajnoch'la bu sorunu azalttılar. Sağ bekte Antalyaspor'da yıllarca kaptanlık yapan Uğur Kavuk'la belli bir ölçü yakalandı.Sivasspor'da bu sezon kaptanlıkta yapan Uğur savunma olarak sertliğiyle öne çıktı. Hücum olarakta gerekli bindirmeleri ve katkıyı yaptı. Yeni sezon için ise sağ bek mevkisine bir diğer tecrübeli isim Erhan Güven dahil oldu. Defansın solunda çoğunlukla Ziya Erdal görev yaptı.Belli bir çizgide performanslar çıkarttı önümüze. Bazı maçlarda da tecrübeli Hayrettin görev yaptı o bölgede.Yaşadığı talihsiz sakatlıklardan sonra eski günlerine bir türlü dönemedi. O bölgeye Sakaryaspor'dan Şaban ile takviye yapıldı ki. Geçen sezon çok iyi maçlar çıkardı, takımı zor durumda olmasına rağmen.

 Defansın en istikrarlı ismi Jakub Navratil'di şüphesiz. Ligin ilk yarısında partner olarak Faty veya Murat Akça'yla oynayan Navratil, devre arası takıma katılan vatandaşı Rajnoch'la çok daha iyi bir ikili oldu. Galatasaray'dan gelen Murat Akça'da iyi maçlar çıkarmasına karşın Rajnoch geldikten sonra genelde yedekti.Tıpkı Faty gibi. Takımın en büyük sorunu kaledeydi. Korcan'ın ansız gidişinden sonra tüm planlar alt üst oldu kalede. Devre arası Senecky'le anlaşarak sorun çözülmeye çalışıldı fakat o da çare olamadı ve yollar sezon sonu ayrıldı. Süper final avrupa maçlarında Korcan tekrar dahil oldu takıma.Vaslui'de kiralık oynayan Borjan da takıma geri döndü.


 Orta sahada çok diri ve mücadeleci bir ekip vardı. Kadir Bekmezci, Mehmet Naz ve Kıvanç Karakaş üçlüsü harika bir sezon geçirdiler. Özellikle Kadir-Kıvanç ikilisi muhteşemdi.Kadir hem ofansif hemde defansif olarak harikaydı. Kıvaç orta sahadaki mücadeleci oyunuyla takdirleri üzerine topladı.Sezon sonunda ise takımdan gitmesi herkesi şaşırttı. Hemde TFF 1. lige gitmesi. Onun boşluğunu Antalyaspor'dan Doğa Kaya'yla doldurdular. Kıvanç'a göre çok daha sert ve kontrolsüz bir isim. Antalyaspor'da gerekli performansı gösteremedi. Diğer bir yeni transfer Aatif Chahechouhe'de o bölgede oynayabiliyor.Geçen sezon Bulgar liginde 15 maçta 10 gol atıp 3 asist yapan Fransız futbolcunun Ligue 1 tecrübesi de var. Bu sezon Doka etkisi yaratarak, sezona damga vurabilir. Kanatlarda çeşitlilik olarak fazla bir alternatif yoktu. Grosicki, Erman ve Cerny vardı.Grosicki ve Erman üst düzey top oynadı geçtiğimiz sezon. Grosicki yaş olarak daha genç olduğu için gelecek vaad eden bir isim.Disiplin sorununu aşarsa iyi bir transfer gerçekleştirebilir. Gelelim Cerny'ye. Grosicki'ye göre çok disiplinli bir oyuncu. Yetenek olarakta fena değildi. Bu sezon daha iyi olacaktır.

 Gelelim hücum hattına. Geçen sezon Takımın en en önemli isimlerinden biriydi Nijerya'lı Eneramo. Geçen sezon 16 gol attı. Yanına da 10 asist ekledi. Atmayı ve attırmayı çok seven bir golcü.Fizik gücü oldukça kuvvetli.Son vuruşları fena değil. Hava toplarından da birçok gole imza attı.Afrika'nın önemli takımı Esperance Tunis'ten geldiğini belli etti. Sezon sonu takımdan ayrılmaya karar verdi.Yaklaşık bir ay boşta kaldı.Daha sonra tekrar Sivasspor'a döndü. En iyi transferi o oldu Sivasspor'un.Takımı ve ligi çok iyi tanıyor.Geri kazandırılması çok önemli bir hamle oldu. Diğer yandan daha önce Ankaragücü'nden tanıdığımız Roman Bednar katıldı forvet olarak.Son 3-4 sezonu çok vasat geçirdi Çek golcü. Katkı sağlayacağını zannetmiyorum. Pedriel'le rekabete girecek bu sezon.Pedriel daha TFF 1. ligde Giresunspor formasıyla dikkatleri üzerine çekerek, Sivasspor'un yolunu tutmuştu. İlk sezonunda fazla bir katkı sağlayamadı. Geçen sezon ilk sezonuna göre çok daha iyiydi. Yinede çok basit gol pozisyonlarını harcayarak saç baş yoldurttu.9 gol 5 asistlik bir katkı sağladı. Diğer bir golcü transferi de TFF 1. ligden yapıldı.Bucaspor'da bir alt ligde harikalar yaratan Abdülkadir. Gurbetçi futbolcu Süper ligde daha önce Fenerbahçe'ye karşı bir maçta 3 gol atarak adını duyurmuştu. Rotasyon olarak önemli bir transfer.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Tam gaz ileri!! İstikamet Şampiyonlar Ligi!!



 İlk maça göre çok daha dengeli bir on bir vardı sahada.İlk 15 dakika da gerçek Fenerbahçe gibi oynadılar.Ondan sonraki 30 dakika, İstanbul'daki ilk yarı gibi oldu.Liverpool'da 6 sene boyunca forvet olarak fazla şans bulamayan Kuyt, Feyenoord'daki forvet günlerine geri dönünce Fenerbahçe de şaha kalktı.Takımın kilit ismi N'Doye penaltıyı kaçırınca Vaslui'nin gardı düşmüştü zaten.Kuyt'ın iki golünden sonra Fenerbahçe tur atmaya hazırlandı.Oyuna sonradan giren ve Fenerbahçe'nin golcüsü olduğunu tekrar gösteren Sow'un golü ise takdire şayandı.Fenerbahçe çok kolay geçebileceği turu önce zora soktu, sonra bitirdi işi.Takım gün geçtikçe daha iyiye gidecektir.Krasic ve Yobo'nunda katılımıyla Şampiyonlar ligi için emin adımlarla ilerleyeceklerdir.Muhtemel Rakipler Braga, Dinamo Kiev, Panathinaikos, Spartak Moskova ve Kopenhag olacak.Sınıflandırırsak.Spartak ve Kiev zor, Panathinaikos orta, Braga ve Kopenhag da kolay gözüküyor.Danimarka,Ukrayna ve Rusya liginin başladığını göz önünde bulundurursak Braga en iyi kura olarak gözüküyor.Yinede kim gelirse gelsin, Fenerbahçe, bu takımları eleyebilecek, güce ve kaliteye sahip.Olası bir elenme halinde, yola Avrupa Ligi gruplarında devam edilecek.

Maçın iki adamı: Biri tuttu, diğeri attı.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Şampiyonlar Ligi Maç tahminleri




485 Dudelange-Maribor : Önceki turda zorlu rakibi Salzburg'u saf dışı bırakan Dudelange,bu turda eşleştiği rakibine deplasmanda 4-1 mağlup oldu ve tur şansını mucizelere bıraktı.Saldıracaklar ve savunmada da açıklar vereceklerdir.Bu maç için tahminim 2.5 gol üstü. Oran : 1.50

494 Helsinki-Celtic : İlk maçta öne geçmesine rağmen skoru koruyamayıp sahadan 2-1 mağlup ayrılan Finlandiya temsilcisi deyim yerindeyse kendi ipini kesecek.Ev sahibine mutlak galibiyet lazım ve bunun için saldıracaklar.Deplasman temsilcisinin de gol veya gollerle cevap vereceğini düşünüyorum ve karşılıklı gol var tercihini öneriyorum.
Oran : 1.55

498 Basel-Molde : İlk maçın 27.dakikasında 10 kişi kalan Molde rakibine 52 dakika dayanabildi ve Jacques Zoua'nın golüne engel olamayarak işi zora soktu.Her ne kadar Xhaka ve Shaqiri'yi kaybetse de Basel buraları çok daha iyi oynayan bir takım.Ev sahibinin handikapı da geçerek kazanacağını da düşünüyorum.
Oran:1.90

499 Vaslui-Fenerbahçe : İlk maçın son dakikalarında bulduğu golle tur şansını Romanya'ya taşıyan temsilcimizi kolay bir maç beklemiyor.İlk maçta yapılan taktiksel hatalar çok daha pahalıya patlayabilirdi ancak ben bu hataların bu maçta tekrarlanmayacağını düşünüyorum ve zor da olsa Fenerbahçe'nin galip geleceğini düşünüyorum.Alternatif olarak temsilcimizin tek farklı galibiyetini öneriyorum.
Oran:1.90

500 Club Brugge-Kopenhag : İlk maç golsüz sona erdi ve Brugge şu anda bir adım önde gözüküyor tur şansı açısından.N'Doye takımdan ayrıldıktan sonra Kopenhag'ın ileri uçta sıkıntı yaşayacağı beklenen bir durumdu.Bu maçın toplam 2-3 gol aralığında sonuçlanacağını ve tarafların karşılıklı gol bulacağını düşünüyorum.
Oran:1.70

501 Dinamo Zagreb-Sheriff : Yıllardır liginin egemen takımı olan ve çok hırslı bir başkan tarafından yönetilen Sheriff bir türlü şampiyonlar liginde gruplara kalma başarısını gösteremedi.İlk maçta evinde 1-0 mağlup olan Moldova temsilcisi bence bu sene gruplara kalamayacak.Ev sahibi kazanır.
Oran:1.25

Günün Kuponu 1

494 Helsinki-Celtic KG Var 1.55
499 Vaslui-Fenerbahçe 2 1.90
500 Club Brugge-Kopenhag TGS 2-3 1.70

Günün Kuponu 2
498 Basel-Molde (1h) 1 1.90
499 Vaslui-Fenerbahçe (1h) 0 4.00
501 Dinamo Zagreb-Sheriff 1 1.25

Alıntı: Furkan Sümbül

7 Ağustos 2012 Salı

Emre Can vs Badstuber

İşte O Tartışma


 Türk asıllı Alman futbolcu Emre Can, Bayern Münih antrenmanında takım arkadaşı Holger Badstuber'le atışmış.Geleceğin yıldızları arasında gösterilen Emre Can geçen sezona kadar Bayern Münih II'deydi.Devre arasından bu yana A takımla birlikte antrenmanlara çıkan Emre Önümüzdeki sezon Kroos ve Sweinsteiger'in yedeği olarak yavaş yavaş ısıtılacak.1994 doğumlu Genç Emre geçen hafta hazırlık maçında Kaiserslauten'e karşı da bir gol atmıştı.Daha önce Almanya U-15, U-16 ve U-17 milli takımlarında oynayan Emre kaptanlıkta yapmıştır.A milli takım olarak henüz seçim yapmayan Emre, büyük olasılıkla Almanya'yı seçecek.

Emre'nin Kaiserslautern'e attığı Gol


3 Ağustos 2012 Cuma

Rüzgarın oğlu: Milos Krasic!!



 Herkes orta sahaya transfer beklerken, bir anda Vaslui çelmesinden sonra çıktı geldi Krasic.Uefa'ya listeler bildirilmeden önce de gelebilirdi, ama gelmedi, getirilmedi.Yaşanılması beklenen Vaslui zaferinden sonraki Süper Kupa'da ve Şampiyonlar Ligi 2. ön elemesinde forma giyebilecek.İtalya ligi gibi sert bir ligde oynamanın verdiği avantajla çok çabuk adapte olacaktır Türkiye'ye.

 Kalitesi ve tecrübesi tartışılmaz.Gerek Rusya'da, gerek İtalya'da sert futbola ve mücadeleye alışmış bir isim.Sırp olmanın verdiği soğukkanlılık ve mücadele gücü büyük artı onun için.Yeşil çimlerde hızı, bire birdeki yeteneği, şutları, mücadelesi ve fizik gücüyle etkiledi futbol severleri.Özellikle Cska'da tavan yaptı futbol olarak.Sırp olmanın verdiği avantajla soğuk Rus iklimine çok iyi ayak uydurarak Cska'nın en önemli oyuncusu konumuna geldi.

 Moskova'da geçirdiği 6 sezon içerisinde 150 resmi maça çıkıp 28 gol attı ve 23 asist yaptı.Juventus kariyeri bu kadar parlak geçmedi.Geçmemesinin nedeni Krasic değildi.Juventus'un oyun anlayışıydı.2 sezon oynadığı Juventus'da 49 maça çıkıp 10 gol attı ve 9 asist yaptı.27 yaşında olan Krasic şu ana kadar Sırbistan Milli takım formasını 43 kez terletti ve 3 gol attı.

 Sağ kanada yapılan Kuyt transferinden sonra kimsenin aklına gelmezdi Krasic.2 hafta önce Ntv Spor Fenerbahçe muhabiri Aykut Yıldırım söyleyince Çoğu kişi hadi oradan dedi.Ama Aykut hoca Kuyt'ın forvet performansını görünce ve Dia'nın da gitmesini göz önünde bulundurarak, hep istediği Krasic'i bu sefer kadrosuna dahil etti.

 Deivid,Kazım,Mehmet Topuz gibi oyunculardan sonra böyle içe kat eden bir sağ kanat ilk defa geldi Fenerbahçe'ye.Dia'yı hiç saymıyorum zaten, Çünkü kendisini çok az gördük sağ kanatta.Stoch'a göre defansif özelliği bir tık daha fazla.4-4-2'in sağında oynar.Fakat solda Stoch olmaz, eski takım arkadaşı Caner olur.

 Aykut Hocanın elinde çok iyi ve geniş bir kadro var.Defansa muhtemel Yobo transferi olacak.Aykut Kocaman ve Ali Yıldırım hep 2 oyuncu gelecek dediler.Krasic geldi, Yobo yolda.İster misiniz orta sahaya transfer yapılmasın.Orta Saha transferi Krasic'di derlerse ben şaşırmam şahsen.

                                                                Juventus 2010-2011


Juventus 2011-2012


2 Ağustos 2012 Perşembe

Johan Cruyff'tan Luka Modric'e..










Evrim Teorisi : Johan Cruyff'tan Luka Modric'e.. Benjamin Button misali. (MARCA)